ENKAZ


Bulaşık yıkarken aniden çöktüm. Musluğu bile kapatamadım. Elim kolum sabun köpüğüydü. Vücudum bir anda pelte gibi dağılıvermişti. Gözyaşlarım biri düğmeye basmış gibi otomatik olarak akmaya başlamıştı. O ağlama krizlerinden biri daha biliyordum. Biliyordum geçecek. Bu kasılmalar, bu kolumu kaldıracak gücümün kalmayışı , bu nöbetler mutlaka bitecekti.  Yorgunum. Pencereden bir kafa uzansa mesela,  ya da saksımdaki begonviller konuşmaya başlasa :
_ Bekle; iki ay sonra bulaşıkları kim yıkayacak diye kavga ettiğinizi unutacaksın, üç ay sonra  Sodom Gomore’ yi eline alıp altı çizili cümlelere bakabileceksin, dört ay sonra  rakı içebilecek, beş ay sonra ‘’ Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim ‘’i dinlerken ağlamayacak hatta şarkıyı söyleyebileceksin, dese. Ne olur biri onu ne zaman unutacağımı bana söylese. Biri ya da bir şey onunla anılarım arasında perde olsa. Ne olur?
Kalktı. Musluğu kapattı.
Toparlanmalıyım. Ben dünyaya onunla gelmedim ki. Ne olmuş  terk edildiysem? Dünyada terk edilen tek kadın ben değilim ya? Keşke ölseydin. Keşke ölseydin! Beni isteyerek bırakmadığını bilirdim o zaman. Beni seviyordu der, buna sarılır geceleri üşümezdim.  Lanet olsun senin gibi birine. Nefret ediyorum senden.  Sana irmik helvası bile yaptım ben geri zekalı. Fıstıkları çıtır çıtır olsun ağzında dağılsın diye saatlerce ocağın başında durdum . Lanet olsun sana. Ben helva bile sevmem üstelik.  Hayatım boyunca iyi biri oldum ben seni pislik. Beni neden bıraktın?
Kısa  saçlarını kafasının üstünde darmadağınık topladı. Spor ayakkabılarını giydi. Yürüyüşe çıktı.
Başka biri mi var acaba? Olabilir mi? Olabilir. Mutlaka başka biri var. Onun için gitti. Mutlu olmazlar inşallah. Bir yılda ne çabuk sıkıldı benden. Nereye gitti? Biliyorum o kadına gitti. Ela gözleri vardır muhakkak. Pislik, en çok gözlerimi beğenirdi. İntikamını almalıyım bunun.  Geri dönmeli bana. Bana aşık olmalı yeniden.  Kilo aldım tabii. İncecik olsam gitmezdi. Saçlarımı uzatsam, daha bakımlı olsam…Bana aşık olmalı yeniden. O kadın kim? Onu bulsam, geçip karşısına  o benim desem.
Adımlarını iyice hızlandırdı.
Evet evet. Yarın başlıyorum araştırmaya. Şu salak arkadaşı Hüseyin kesin bilir nerede olduklarını. Önce kadınla konuşurum. Aradan çekil derim. O da kadın değil mi? Anlar. Anlamalı. Onu benden daha çok sevemeyeceğini anlamalı. Gerekirse tehdit ederim. Hayatını mahvederim derim. Yaparım. Yaparım. Daha kötü yüzümü görmediler benim. Ya gitmezse? Ya ayrılmazsa ondan? O zaman onu öldüreceğimi söylerim. Yapabilirim evet. Öldürebilirim. Neden olmasın? Hayatım boyunca hep iyi insan oldum da ne oldu?
Durdu. Terlemişti. Gökyüzüne baktı. Kollarını havaya kaldırdı. Bağırdı.
_ İnanmıyorum duydun mu? Artık sana inanmıyorum!  Beni rahat bırak!
Ya başkası yoksa? Ya sadece beni artık sevmediği için gitmişse? O zaman işler değişir. O zaman onu kazanmak için ne lazımsa yaparım. Saçımı onun istediği gibi yaparım. O ne derse o olur. Kedilerimi bile bırakırım. Seviyorum seni derim. Sodom ve Gomore’den  bi  şeyler söylerim. Mesela derim ki ‘’ Aramızdaki her şey bitti, öyle mi? Bunu yazmak kolay fakat okuyup anlamak güçtür. ‘’ ve ya derim ki ‘’ Ben içimdeki kıyameti içime sığdırmaya yeterli güçte değilim, ya ben onu boğacağım,ya o beni’’ Buna dayanamaz işte. Ela gözlerimi aça aça söylerim. Mutlaka yeniden sevecek beni. Sever. Sevmez mi hiç? Neden sevmesin? Ya sevmezse? Ya git derse?
Yerdeki taşa olanca gücüyle tekme attı. Taş fırlayıp gri arabanın alarmını çaldırdı.
O zaman başına geleceklere katlansın. Patronu hakkında söylediği her şeyi anlatırım. Yaparım. Hüseyin için puştun tekidir dediğini de. Bundan sonra iyi olmak yok. Ondan daha akıllısını bulurum, daha da yakışıklısını. Ne kadar mutlu olduğumu her fırsatta gösteririm ona. Karşılaşırsak görmezden gelirim. O yokmuş gibi davranırım. Belki de kahkahalarla gülüp alay ederim onunla. Aptal. Seni aptal! Senin için bütün ekonomi haberlerini dinledim ben. Sesimi çıkarmadan dinledim. Yeter ! Yeter! Bırak onu. Unut. Aptal olma. Güçlü birisin sen.  Canım ne çıkar bıraktıysa seni? Hayatına devam et işte.  Onunla gelmedin ya dünyaya…
Eve geldi. Ondan kalan rakı şişelerini siyah plastik poşetlere koyup ,attı. Kedilerine yemek verdi. Uzandı. Ertesi gün işe gitti. İşten geldi. İşe gitti. İşten geldi. Bir ay  geçti.
Canı cehenneme. Unutmayı başardım. Ama öylesine bir boşluktayım. Ne gerçekten gülüyor, ne gerçekten ağlıyorum. Sadece sürükleniyor bel ki de sadece düşüyorum. Sanki gerçekten nefes bile almıyorum. Uyuştum. Çürüyorum. Kimseye sızdırmadan içime içime çürüyorum. Midem düzeldi. Ağlama nöbetlerine de girmiyorum artık. Aklıma gelişleri nefes alamadığım birkaç sinir bozucu an. Pek aldırmıyorum. İsmini söylediğimde hiçbir tarafım kasılmıyor , dün Zeynep’le rakı bile içtik. Zeki Müren çalınca boğazıma bir yumru oturdu ama ona da aldırmadan yaşayabiliyorum.

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Ğözüme bir sey kactı,,
Adsız dedi ki…
Kalemine sağlık

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAZMASAYDIM ÇILDIRACAKTIM!!

BİR ADAMIN ONTOLOJİK SANCILARI

KILÇIK