ÖYKÜ, İNKÂR

İNKÂR


Cosmopolitan ın bu sayısı genç gösteren saç kesimlerini yazıyordu. Kapakta genç görünmeye ihtiyacı olmadığı açık,  olsa olsa yirmilik bir afet boy gösteriyordu.  Biliyordum, asla onun gibi görünemeyecektim. Olsun; birkaç yaş taze görünmeyi kim istemez? Üç beş öteberi ve dergimle kasaya gittim.
_ Money Club kartınız var mı?
_Yok.
Dıt dıt dııt dıt.
_ Derginizi de geçiyorum.
_E..evet lütfen.
Kasiyer kız neden “derginizi “ diye bastıra bastıra söylemişti ki? Arkamdaki yakışıklı adam bıyık altından gülmüş müydü? Genç görünmeye ihtiyacım olduğunu mu düşünmüştü? Başkalarının ne düşündüğünü düşünerek ömrümün kırk altı senesini geçirdim. Bir kere faydasını görmedim ama huy işte. Belki de kadınlık, durmadan başkalarının ne düşüneceğini düşünmektir, bilmiyorum.
  Genç bir kızken kimse memelerime bakmasın diye yolda kamburumu çıkararak yürürdüm. Mümkünse kimsenin dikkatini çekmemek hatta görünmez olmak isterdim. Özellikle akşam okul dönüşlerinde ,hava karardığında, başımı yerden kaldırmaz, sık adımlarla, kitaplarım ile memelerimi kapatarak yürümeye çalışırdım. Bakın ben ne hanım kızım diyerek, düşünerek, düşünmelerini isteyerek yürürdüm. Şimdiki aklım olsaydı göğsümü gere gere, dimdik yürürdüm. Şimdi ellisine merdiven dayamış, en küçüğü liseye giden dört çocuğu olan bir dulum. On kilo fazlam dışında hayattan aldığım bir fazlalık yok. Kimsenin beni çok sevdiğini, çok düşündüğünü yahut bensiz olamayacağını düşünmüyorum. Bensiz de pek ala dünyanın döneceğini çok iyi biliyorum. Ama yaşamak zorundayım işte. Umutlu olmak zorundayım. Sevgiyi aramak, benden geçmediğini tüm dünyaya ispat etmek zorundayım. Ölebilecek kadar tamam olmadım. Daha o kadar sevilmedim ben. Vazgeçemem ve artık geç de kalamam.
   Şimdilerde istediğim yere rahatça gidiyorum. Kimse dönüp dönüp bakmıyor, kimse laf atmıyor. İki gün önce eczaneden dönerken biri peşime takıldı sanıp sevinmiştim. Meğer yan komşunun ufak oğluymuş arkamdan seyirten. Tüh. Belki saçlarımı değiştirsem ,ne bileyim işte birkaç kişi laf atsa yeter. Üniversiteye giderken, şu an eski kocam, o zamanki nişanlım Mehmet , saçlarımı açınca çok güzel olduğumu söylerdi. Hatta kıskanırdı da sımsıkı toplatırdı bana. Boşandıktan sonra hiç toplamadım saçlarımı. Beş yıldır hiç toplamadım. Peki  neden kimse güzel olduğumu söylemiyor şimdi?
__ Anne bunu giymeyeceksin değil mi? Bunu giyersen hayatta dışarı çıkmam seninle.
_ Allah Allah ne var? Herkes giyiyor şimdi bunları. Gelmezsen gelme ben  yalnız giderim gezmeye.
_ Anne ya o benim pantolonumun aynısı ama…
Birazcık dar, birazcık yırtık ne olmuş sanki? Yaşa göre giyinmek mi kaldı artık. Bak Ajda ya. Benim de bacaklarım hala güzel. Yakışıyor bana. Fondöteni çok mu kaçırdım acaba. Ya çizgilerime dolarsa? Ama azı daha kötü ya . Nermin yüzünü gerdirmiş ne güzel olmuş. Ben de yaparım neden yapmayayım ki? Kırışık yok zaten bende hafif sarkmalarım var o kadar.
      Suzan  arkadaşları ile kahve içmeye giderken yürüyor ve kendiyle konuşuyordu  ne iyi. Onu kimse duymuyordu bu daha iyi. Birkaç metre ileriden kendine doğru gelen kel bir adam görünce, çantasından parfümünü çıkardı hızlıca ve bolca boca etti üstüne. Dim dik,kırıta kırıta hatta tabir i caizse sallaya sallaya yürümeye başladı. Adam bakmadı, geçti gitti.
_ Baktı bana. Vallahi baktı. Göz ucuyla olsun baktı. Ama efendi adammış, rahatsız etmek istemedi beni.  Yoksa ilgilendi benimle. Vallahi ilgilendi. Kel olsun canım. Ne çıkar? Yarın yine geçerim buradan, bakarsın tanışmak ister. Bakarsın ani bir teklif olur. Bu sefer deniz kıyısında evlenirim. Vallahi evlenirim.
_ Suzan SUZAN! Buradayız. Geç kaldın şekerim.
_Aman kızlar işte anca. Yolda peşime biri takıldı, ah sormayın atlatıncaya kadar akla karayı seçtim.
_Yaa!
_ Ya ya ,neyse ucuz atlattım.Ne var ne yok Neşe?
_ Aman canım ne olsun işte. Muayyen günümdeyimde azıcık tadım kaçık. Nasıl karnım ağrıyor ,yani sözleşmemiş olsak yatardım evde.
 Neşe hep bu toplantılarda muayyen gününde olurdu. Gençliğinin ve doğurganlığının hazzını bu yolla mı yaşıyordu bilemeyiz. Ama bu durum diğerlerinin canını sıktığı gibi Suzan ı da sıkardı. Suzan bu muayyen vakitlerden birkaç yıl önce kurtulmuştu aslında. Ama nedense hiçbir kadın karın ağrılarının bittiğine, ayın belli günleri koyu renk kıyafetler giymek zorunda olmayışlarına sevinemez. Suzan kabul etmiyordu bunu. İnkar ediyordu. Neşenin ağrısına makyaj çantasını çıkararak zarif bir yanıt verdi. Aynasına bakmak için sandınız muhakkak. Evet aynasına baktı ama asıl amacı hijyenik pedin pembe paketini arkadaşlarına göstermekti. Böylece dosta düşmana benden daha geçmedi diyordu. Hala tam ve diri bir kadın olduğunun altını çiziyordu. Başkalarının ne düşündüğü şu anda önemliydi işte. Gerçekten önemli. Asla ama asla yaştan, menopozdan bahsetmediler. Kadınlar arasında yazılı olmayan gizli bir anlaşma vardı. Estetikçi Durmuş Bey den, saç kesimlerinden, çocukların başarılarından, yemek tariflerinden bahsettiler.
_Kızlar kuaföre gidelim mi? Perçemli saçlar modaymış bu yıl.
Suzan kuaförden çıkınca parfümünü hızlıca çıkarıp sıktı. Karşıdan sakallı bir adam geliyordu.

                                                                                                    Gökçen Hamarat

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAZMASAYDIM ÇILDIRACAKTIM!!

BİR ADAMIN ONTOLOJİK SANCILARI

KILÇIK