ÖYKÜ, TECELLİ
TECELLİ
Akşam
üstü güneşinde toz zerreleri havada uçuşuyordu. İşte şimdi hastaydı.
Ölümü yattığı yerde beklerken ; gençliğinde yaşadığı tüm haksızlıkları bir bir
toz zerrelerine bağlıyor, havaya bırakıyordu. Hafiflemek ölmeden hemen önce
yaşanması gereken bir durumdu muhakkak.
On dokuz yaşında ateşi başına vurmuş parlak
bir hergeleyken , arkadaşlarıyla ,Taş
Mektebin önünde yuvalanır,kız liselilerin çıkış saatlerini beklerlerdi . Hepsi
kendine göre bir bahar seçer ,sarhoşluğundan istifade için peşine takılırdı.
Bir Rum kızını gözüne kestirmişti Emin. Kızın hangi milletten olduğunun yahut
dininin önemsiz olduğu yaşlardı. Bir kızı sevmek için pembe beyaz bir ten ve parlak saçlar yeterdi işte. Boynundaki
haç, kızın babası filan vız gelirdi. Kızın peşinden köşe köşe seyirtirken,tenha
bir yer bulup yanaşmayı planlıyordu. İşte fırsat;adımlarını iyice sıklaştırdı:
_ Küçük hanım isimlerini bahşederler mi?
Kız pas vermeyince-ki pekala duymuştu-:
_ Küçük hanım ben biçareyi refakatlerine kabul buyururlar mı
acaba?
Genç kız arkasını döndü. Yukarıdan aşağı ve sonra aşağıdan
yukarı dikkatlice Emin i süzdü. Alaycı bir gülümsemeyle:
_ Henüz uşak aramıyorum çocuk. Sevgilim Niko yla görüşünüz.
Kız yürüyüp gitti. Öylece bakakaldı Emin. Briyantini fazla
kaçmış olacak ya da iskarpinlerinin çamurundan ve ya yüzündeki humma izinden…Sidikli
diye geçirdi ,yaramaz zaten, adalet mutlaka tecelli edecekti…
Askere giderken
düğünle bayramla gidiliyordu ne güzel. Bütün akrabalar toplaşıp davul zurna
çalıyorlar, ceplerine harçlık dolduruyorlardı. Hep böyle olacak sandı Emin cebi
hiç boş kalmayacak. Askerliğinin üçüncü senesinde ,anası hastalanıp para gönderemez
olunca,her tür talim ve terbiyeden geçtiğini düşündüğünde , parasızlığın
imtihanına tutuldu Emin. Çarşı izinlerinde canı şekerli Türk kahvesi ve Yeni
Harman cıgarası çektiğinde, diğerleri gibi acemilerin parasını almıyor,
çavuşların üniformalarındaki bitleri ayıklıyor, paklıyor üç beş ne
verirlerse şükür ediyordu. Bitler
tükenmesin istiyordu lakin ddt çıkınca, içinden ; adalet mutlaka tecelli edecek
dedi.
Öyle böyle askerlik
bitip eve dönünce, anası ağır hastayken hele ve de tutturmuşken evlen oğlum diye
bir evlilik yapmak şart olmuştu. Hiçbir vakit ağzına vur lokmasını al bir adam
olmamıştı Emin ama isyankar hiç değildi. Anasının uygun gördüğü komşu kızı
Neriman ile evlendi. Güzel denemezdi Neriman’a. Yanağında kendini hafifçe belli
eden kıllı bir et beni vardı hatta. Ama Neriman akşam sanat okulunda terzilik
okumuştu ama Neriman anasının elini sıcak sudan soğuk suya değirmiyordu
,terbiyesi , dini bütünlüğü saymakla bitmeyen daha doğrusu anasının saymakla
bitiremediği nice vasıfları nedeniyle bu izdivaç pek iyi olacaktı şüphesiz.
Aynı yıl bir hırdavat dükkanında işe başladı Emin. Başlarda somunlar, cıvatalar,
türlü türlü ufak şeyler efendim onluklar, onaltılıklar ruhunu sıksa da insan
nihayetinde alışıyordu. Kimsenin hayali değildir hırdavatçı olmak. Çocukluğunda
savaş pilotu olmak isterdi. Ama koduğumun dünyasında kim istediğini olmuş ki? Dedi.
Neyse adalet elbet tecelli edecek.
Evliliğinin ilk
yılları evine giderken sıkılmıyordu Emin. Tamam Neriman Amerikan filmlerindeki
jartiyerli kadınlardan değildi. Ama eve gidince sıcak çorbası ,yanan sobası, derli
toplu yatağı oluyordu. Bazı sinemaya giderlerken yolda gülerdi bile. O vakit
Neriman ın yüzü düzgün sürmüş gibi parlardı. Yine Neriman’ın güldüğü bir
akşamın meyvesi bir oğulları oldu. Oğlanın memesi, biberonu osu busu para
yetişmemeye başladı. Neriman sağa sola öteberi dikiyor,para veremeyenlerden
un,şeker, bulgur alıyordu. Kazandıkları çenesini mi açtı yahut Emin e mi öyle
geldi bilmiyoruz. Lakin Neriman durmadan konuşur oldu. Yan komşusu Hamiyet’in
yatak odası takımının güzelliğinden,son model topuklularından, tokalon
kreminden bahsediyordu. Ne zaman Hamiyet hanımlar yeni bir eşya alsa ilk Emin’in
haberi oluyordu. Böyle akşamlarda Neriman’ın et beni büyüyor muydu,Neriman
kararıyor muydu neydi? Evine gidesi gelmiyordu Emin in. Olsun elbet Neriman ın
şikayet etmeyeceği günler gelecek ,adalet tecelli edecekti.
Bir zaman sonra
anasını kaybetti Emin. Metanet gösterdi. Öyle sandılar. Oysa hıncını yan dükkandan
Receple içtikleri şaraptan çıkarıyor, her şeyi unutuyordu. Bilirsiniz kimi
vakit erkekler kendilerini yeniden erkek olarak düşünmek ister. Hani dünyaya
meydan okuyan cinsinden. İşte içtikçe yeniden erkek oluyordu Emin. Dükkan
sahibinin ezici lakırdılarına sövüyor, Neriman’ın tokalon kremine verip veriştiriyordu. Kendini
unutuyordu ne güzel. Oğlanın sütünü de unutmaya başladı sonra. Evin nafakasını
da. Bir kuşluk vakti eve zar zor gelebildiğinde soba yanmıyor,çorba
kaynamıyor,oğlan ağlamıyordu. Neriman et
benini de alıp gitmişti. Nankördü insanoğlu. Demek bunca yıl komşunun
yatak takımını dinlemek fayda etmiyordu. Böyle daha iyi dedi Emin. Yalnızlık.
Adalet mutlaka tecelli edecekti.
Canının istediğiyle
düşüp kalktığı,sabahlara kadar içtiği,parasını çar çur ettiği zamanlar
başlamıştı.Ala. Oğlu aklına geldiğinde içi sızlar gibi olsa Yorgo dan bir piyaz
daha istiyordu. Kimi akşamlar parası varsa Suzi ye gidiyordu. Kimi akşamlar ise
Suzi ye vermek için iş yerinden para alıyordu. Yok çalmıyordu. Yerine koyacaktı
hepsini , lakin kovulmasaydı. Anasından kalan evi pansiyon yaptı Emin. Uygun
biri olunca odaları kiraya veriyor. Geçinip,yaşlanıp,içip gidiyordu. Bir
hastalık yapıştı yakasına. Doktorlara itibar etmezdi ya, mühim bir hastalık
nevinden bir şeyler söylemişlerdi, korkmuştu Emin. İçmeyi bırakmıştı. Ne fayda
yataktan kalkmaya takati yoktu artık. Ölümü bekliyordu. Kiracılarından Adalet
Hanım başında Kuran okurken Emin , son nefesini verdi.
Gökçen
HAMARAT
Yorumlar